tag:blogger.com,1999:blog-309907202024-02-28T09:30:04.325+03:00Suskun ŞehirSedat Sözen'in Kişisel Blogu...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.comBlogger35125tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-73412242014859411572016-09-25T03:21:00.000+03:002016-10-11T23:23:53.969+03:00Hayaller<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizC62-69Sru75cwLKd8jKFJCrtFB_yVrwEJvHTYQ17v6BPO7eaGT07j-kElano10KiTl82_CWudYHsqqISLMuSh7NTTxdoBWbEM1bBJHMuiD3NqAagREoR8zmBYIvY6Hs8FmX6yg/s1600/gezgin-olmak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizC62-69Sru75cwLKd8jKFJCrtFB_yVrwEJvHTYQ17v6BPO7eaGT07j-kElano10KiTl82_CWudYHsqqISLMuSh7NTTxdoBWbEM1bBJHMuiD3NqAagREoR8zmBYIvY6Hs8FmX6yg/s400/gezgin-olmak.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Geçen gün facebookta paylaşmıştım. "Hayallerinin peşinden koşmak mı! Yürüsek olmuyor mu ?"<br />
<br />
Sonradan düşündüm de harbiden yaa neden hayallerimizin peşinden koşmamız gerekiyor ki ? Hayırdır bir yerlere mi kaçıyorlar. Yada hayallerimizi alıp kaçanlar mı var? Yada ne bileyim bu hayaller eriyip biten, buhar olup uçan bişey midir ki koşuyoruz peşinden. Ne gerek var kardeşim. Sakin sakin, emin adımlarla, haddimizi bilerek, vakitlice o hayallerimize ulaşsak olmaz mı? Hani şartların olgunlaşması gerekmez mi o ulaştığımız şeyin hayallerimizdeki gibi olması için. O hayale erken varırsak, vardığımız hayal için prematüre kalmaz mıyız ? Vardığımızda o hayal için hazır değilsek, mental, ruhsal, bedensel olarak hazır değilsek? Mutlu olacak mıyız? Hani diyorlar ya "Mutluluk varılacak bir yer değil, yolculuğun kendisidir". Belki de bize mutluluk verecek olan şey de tam olarak budur. O hayale ulaşırken harcayacağımız zaman, göstereceğimiz efor, vereceğimiz emektir. O sebepledir ki itirazım var koşmaya. Koşmayın arkadaşlar. Attığınız her adımı bilerek, hesaplayarak, ölçüp biçerek atın. Ama adım atın. O hayale doğru emin adımlarla gidin. Attığınız her adımını keyfini çıkarın, ve bilin ki en uzun yolculuklar tek bir adımla başlar. Varsa bir hayaliniz, bir adım atın...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-10819266813808230642016-09-25T01:59:00.002+03:002016-10-11T23:25:02.781+03:00Hiçmiş Olsun<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUM8hv8TWm1aBQ9MVYr8bi9KR87gtGz3h_M09gUwq4kbRo5Aa9Jb8ip-MQ22BwO8rbltgkCp45R0hlvIkmofp8QLxxeJw-Sq-t9DQ3biHSkxuhTVjQtoAIWFW5eMtwS93FmR7muQ/s1600/ayr%25C4%25B1l%25C4%25B1k.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="147" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUM8hv8TWm1aBQ9MVYr8bi9KR87gtGz3h_M09gUwq4kbRo5Aa9Jb8ip-MQ22BwO8rbltgkCp45R0hlvIkmofp8QLxxeJw-Sq-t9DQ3biHSkxuhTVjQtoAIWFW5eMtwS93FmR7muQ/s400/ayr%25C4%25B1l%25C4%25B1k.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Biraz düşününce başlık aslında kendini anlatıyor ama yine de anlatılan fıkrayı anlamamış olanlara tane tane fıkra anlatır gibi bu ifade ile ne demek istediğimi anlatacağım.<br />
<br />
Önce işin aslına dönelim. Yani 'geçmiş olsun'a. Başımızdan bir kaza vs geçtiğinde, yada kötü bir tecrübe yaşadığımızda çevremizdekiler tarafından dile getirilen bir iyi niyet sözüdür 'geçmiş olsun'. Geçen gün facebook bana yine anılarımı hatırlatırken rast geldim bu terime. 4 sene kadar evvel yazmışım facebook duvarıma. Hiçmiş olsun.<br />
<br />
Kaza ve kötü tecrübe demiştim ya işte onun kalp ile ilgili olanından yaşadıysanız söylenmesi gereken söz işte bu. Herhangi bir gönül ilişkisinden çıkmış, ayrılmış yada terkedilmişseniz, kaldığınız yerden devam etmek için onu unutmaya, anıları silmeye çalışırsınız ancak bu telefondan numarasını, facebookta beraber paylaştığınız resimleri silmekle, size aldığı hediyeleri çöpe atmakla olacak bir şey değildir elbet. Gezdiğiniz sokakları, gittiğiniz kafeleri de kentsel dönüşüm ile yıkmıyorlarsa, şarkılarda da hep söylendiği üzere size herşey onu hatırlatacaktır.<br />
<br />
Bu arada farklı bir tespitimi de belirtmeden geçemeyeceğim. Platonik olarak başlayan, sonrasında gerçek bir ilişkiye dönüşen ve yine ardından bir ayrılıkla sonlanan illişkilerde, taraflardan birisi diğerini hala unutamamışsa döngü başa döner ve Platonik olarak devamını sürdürür.<br />
<br />
Velhasıl kelam, ayrılıklarda söz konusu ilişkinin hiç yaşanmamış olması dileğimizi muhatap olduğumuz tarafa iletirken kullanmamız gereken söz "Hiçmiş olsun"dur. Hiçmiş olsun ki hiç yaşanmamış olsun.<br />
<br />
Madem gitti, madem bitti, Hiçmiş Olsun.<br />
<br />
Kadıköy<br />
25/09/2016Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-75685290613228698702016-09-08T22:26:00.000+03:002016-10-11T23:25:44.725+03:00Dememeler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVVBN-KiWmy93SJWLnrvwoke_dxAzp1rr8u36fdklJz3YZ-4o_agbr_RzGp55_AMgyqNF_kUjM3x_zzdk1p_Ga-lMWKqlZsM2Yz64C-CIwjRyuw7TTl-XK40DKXWMo9dyFh71ovA/s1600/yagliboya-istanbul-resmi4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="126" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVVBN-KiWmy93SJWLnrvwoke_dxAzp1rr8u36fdklJz3YZ-4o_agbr_RzGp55_AMgyqNF_kUjM3x_zzdk1p_Ga-lMWKqlZsM2Yz64C-CIwjRyuw7TTl-XK40DKXWMo9dyFh71ovA/s320/yagliboya-istanbul-resmi4.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Artık yazacağım. aklımın bir köşesinde yer edenleri..<br />
<br />
Mesela bu akşam eve dönerken sokakta bir çift gördüm, erkek elinde peçete ile dondurma yerken burnuna dondurma bulaşmış kız arkadaşının burnundaki dondurmayı siliyordu. Her ikisi de bu anı keyifle yaşıyordu. Anın keyfini çıkarıyorlardı. hoşlarına gitmiş onlara komik gelmiş olacaktı ki tabiri caizse kikir kikir gülüyorlardı. onların bu keyifli anlarına şahit olmak beni de gülümsetti. tekrar idrak ettim ki; sevmek güzel şey arkadaş.<br />
<br />
Zafer bayramı öncesinde hafta sonunu bursada geçirmek için İdodan bilet aldım. Kadıköyde oturmam sebebiyle Kadıköy İskelesinden binecek şekilde biletimi almıştım. Cuma akşamı iş çıkışı her zaman olduğu gibi 18:20de eve geçecek, Çantamı hazırlayıp 19:50 de Kadıköy iskelesinden kalkacak deniz otobüsüne binecektim. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Mesai sonrası servise binim evin yolunu tuttuğumda kötü bir sürpriz ile karşılaştım. Cep telefonuma gelen sms aşırı lodos vs nedeniyle benim bineceğim ve diğer bir kaç seferin iptal edildiğini söylüyordu. Hemen aklıma Budodan bilet almak geldi. Zaten bir haftasonum vardı, ne kadar erken çıkarsam yola o kadar daha çok vakit geçirebilecektim Bursada. Budonun iki seferi vardı o saatten sonra. 19:30 ve 21:30 du sanırım. 19:30 tamamen doluydu. ben de 21:30 a bilet alırım diye düşündüm Cep telefonundan bilet alırken sorun yaşadığımdan eve gittiğimde alırım diye düşündüm. Eve vardığımda ilk işim bilgisayarı açıp bilet bakmak oldu. Bir de ne göreyim. bu sefer de 21:30 doluydu ve 19:30 seferinde 1 kişilik boş ver yardı. Hemen o bileti aldım. Ancak atladığım bir konu vardı. Saat 18:30'du ben Acıbademdeydim, deniz otobüsü 19:30 da Kabataştan kalkacaktı. yani evdem çıkıp deniz otobüsünü yakalamak için tam bir saatim vardı. hızlı bir şekilde Kadıköy iskelesine indim. vapur ile karşıya geçecektim ki, Kabataştaki inşaat çalışmaları nedeniyle Kadıköyden Kabataşa vapur olmadığını üzülerek tekrar hatırlamış oldum. İskeleye indiğimde saat 18:50 falandı ve İlk vapur 19:00 da Eminönüne idi. Bi çare bindim ancak yaptığım hesaplara göre Deniz otobüsüne yetişmem pek de mümkün görünmüyordu. Karşıya 20 dakikada geçsek, eminönünden tramwaya binsem en iyi ihtimalle 19:30 da kabataşta oluyordum ki o saatte deniz otobüsü kalkmış olacaktı. hesaplarım yine tutmadı, 19:27 de daha eminönündeydim ve 30 saniye bir önceki tramwayı kaçırmıştım. Artık işimiz Allah'a kalmıştı. tüm bu koşturmacada kardeşim Samet ile yazışıyorduk. Neredeyim ne yaptım yetiştim mi vs. Eminönünde bir sonraki tramwayı beklerken samete deniz otobüsünü kaçırdığımı yazmıştım. Artık 21:30 da gelirim, 24'e doğru ancak Görüklede olurum falan. Kabataşta tramwaydan indim Budo iskelesine doğru yürümeye başladım. Her ne kadar websitelerinde bilet kalmamış dahi olsa son dakika iptali falan olursa, gitmişken onu alıp belki taksime geçip karnımı doyuracaktım. Budo İskelesinin kapıları kapalıydı. doğaldı çünkü deniz otobüsü kalkalı 5 dakika falan olmuştu. Ana dışarda bekleyenleri ve elinde telefonla karşısındakine neden geciktiğini soran ve fırça atan adamı görünce bir an gözlerim parladı. Görevliye sordum, Idonun iptal olmasına neden hava şartları Budonun da bursadan istanbula gelmesini geciktirmişti. En kötü ihtimalle sabaha karşı otobüsle bursaya gitmeyi planlayan ben ilk başta planladığım saatlerde - ki budonun gelişi yine 19:45-50 yi buldu - farklı bir iskeleden deniz otobüsüne binmiş oldum. Velhasıl kelam, bu kıssadan hisseden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?<br />
<br />
* Herşey olacağına varır.<br />
* Sabrın sonu selamettir.<br />
* Çıkmadık candan umut kesilmez.<br />
<br />Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-84354923563769019312014-12-31T00:25:00.000+02:002017-12-31T16:14:29.326+03:00Yeni yıla dair.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEewtWogwYRuSFQCNwiXSzeP88tR8RGA_9Wlq8krQqERH5SqfLCmQVsYo0V-uaqYBi57TbBVbweeL3EiaLNgpE8KYoBJ1fJjAyQ1XiS1Y-PHo3Y6Eqd7QqJojrYrrqV_-8comLLA/s1600/newyear.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="111" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEewtWogwYRuSFQCNwiXSzeP88tR8RGA_9Wlq8krQqERH5SqfLCmQVsYo0V-uaqYBi57TbBVbweeL3EiaLNgpE8KYoBJ1fJjAyQ1XiS1Y-PHo3Y6Eqd7QqJojrYrrqV_-8comLLA/s200/newyear.jpg" width="200" /></a></div>
Altı üstü sıradan bir günü daha arkamızda bırakacağız. Bir çoğumuz için bugünün dünden bir farkı olmadığı gibi yarının da bugünden bir farkı olmayacak. Adının "yeni" olması dışında bir öncekinin tıpkısının aynısı bir sene daha bizi bekliyor. Konuyu bu şekilde ele alabilirsiniz.<br />
<br />
Ya da; yeni yıla "Allah-sağlık-para-aşk-versin-amin" diyerek temennilerle girebilirsiniz. Adında "yeni" olan her şey beraberinde beklentilerle gelir. Tüm seneyi beklentilerinizin gerçekleşmesini beklemek yerine, harekete geçip hayallerinizin peşinden koşarak geçirebilirsiniz. Yeni yılın size neler getireceğine sadece ve sadece siz karar verebilirsiniz.<br />
<br />
Bu hayattan aldıklarınız, almaya cesaret edebildiğiniz kadardır. Cesur olun!<br />
<br />
Mutlu yıllar...<br />
Sedat Sözen/2013 ARALIK<br />
<br />
Bunlar geçen sene 2014'e girerken yazmış olduklarım. 2015 için de değişen bir şey yok. hayaller umutlar beklentiler , gerçekler şartlar sonuçlar... Nasıl diyorlar.... "hayat; biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir. " Tekrar söylüyorum, O halde planı projeyi bir kenara bırakın. Direkt olarak konuya dalın. Söylemden eyleme geçin. Beklemeyin, hareket edin.<br />
<br />
Buradan hepinizin huzurunda 2015 senesine sesleniyorum. Bize her şeyden önce sağlık ve huzur getir. Bu ikisi olunca gerisi de gelir zaten. Başka bir dileğimiz yok. 2014, sen de kendine çok iyi bak. Pek bir hayrını göremedik ama neyse...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-27066582763344918312014-12-07T01:51:00.001+02:002016-10-11T23:26:33.331+03:00PesPes etmiş mi oluyorum bu şekilde düşününce...<br />
<div>
35'e geri sayım başlamışken...</div>
<div>
Bilemedim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ama,</div>
<div>
Kendini bir şehre ait hissetmemeli insan,</div>
<div>
Bir zamana ait,</div>
<div>
Bir insana...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Nerede olursak olalım güneş aynı güneş değil mi sanki!</div>
<div>
Yıldızlar aynı yıldızlar...</div>
<div>
Aynı oksijeni solumuyor muyuz ?</div>
<div>
Aynı yağmur ıslatmıyor mu bizi ?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Daha biz plan yaparken bile geçmiyor mu zaman!</div>
<div>
Pişmanlıklar hep geçmişe ait değil mi?</div>
<div>
Keşkeler dünü anlatmıyor mu sanki.<br />
<br />
Kime ait olsam kimsem olur, hiç ...!<br />
Sadece filmlermiş mutlu sonla biten.<br />
Yıkılan hayaller mi desem tek sebebim,<br />
Kimseye ait hissetmemeli insan, hiç...!<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-59858227823497667572014-11-10T01:25:00.000+02:002016-10-11T23:27:21.362+03:00ZamanHayatımız boyunca sürekli olarak belirli bir plana bağlı olarak yaşamışızdır. Aslında tek bir plan da değildir. Planlar ağı diyebiliriz. Bu planlar, karar alıcılar tarafından hazırlanmış, tüm toplumun uyum sağlamaya çalıştığı, benimsediği planlardır ki, planın dışına çıktığın anda insanların sana bakışları değişir. Çok genel ifadeler kullandım haklısınız. Netleştireyim. Benim zamanımda 7 yaşında ilkokula başlanırdı. 8 yaşında başlarsan geç kalmış sayılırdın. Hiç sınıfta kalmadan üniversite de okursan 22 yaşında eğitim hayatını tamamlamış olurdun. Ha unutmadan 20 yaşında da askere gidilirdi. Bir şekilde, okulu ve askerliği belirli bir plan çerçevesinde tamamlamış olman gerekiyordu. Bu planın dışına çıktığında geç kalmış oluyoruz. Neye mi? Tabi ki hayata. Peki bunu kim belirliyor. Kime ve neye göre geç kalıyoruz. Kime; karar alıcılara, dolayısıyla topluma, neye göre, mevcut plana.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbY_lqXyks-JIpWo9rxMP1KUFLtktSw5HL4q5KfObPtI5ElSeei7zVqvrdYb0AR7VUpoPsxpCawa7HxaVVlqMBtkwhTGeZ5xlpbxdM73T6m-1H5ryVNyVAHzLPaVIdejiDPNUc8g/s1600/20131020_131454.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbY_lqXyks-JIpWo9rxMP1KUFLtktSw5HL4q5KfObPtI5ElSeei7zVqvrdYb0AR7VUpoPsxpCawa7HxaVVlqMBtkwhTGeZ5xlpbxdM73T6m-1H5ryVNyVAHzLPaVIdejiDPNUc8g/s1600/20131020_131454.jpg" width="200" /></a></div>
Şu anda 34 yaşındayım. Cahit Sıtkı'ya göre yolun yarısına bir şey kalmadı. Bana biçilmiş planın neresindeyim. Çok mu geç kaldım acaba. Çok mu ötesindeyim. Çoktan evlenip çoluk çocuğa karışmalıydım değil mi? Belki de okul sıralarında dirsek çürüttüğüm bir çok arkadaşım gibi iyi bir kariyere sahip olmalıydım. Belki altımda bir arabam yada kredi ile almış olduğum bir evim olmalıydı. Aslında genel olarak toplumun belli bir yaş ve eğitim seviyesindeki insanlardan beklentileri bu yönde. Mevcut plan böyle olması gerektiğini söylüyor. Şu anda bulunduğum yerden baktığımda bu planın yakınından dahi geçmiyorum.<br />
<br />
En başından beri bu planlar ağına o kadar bağlanmışız ki, tüm kararlarımızı o belirliyor. Hayatımızı şekillendiriyor.<br />
<br />
Sonra düşünüyorum. 35 için yolun yarısı diyen Cahit Sıtkı 46 yaşında hayata gözlerini yummuş. Demek ki onun için 35 yolun yarısı değilmiş. Peki benim için yolun yarısı neresi acaba? Daha doğrusu yolun sonu neresi? 35 yaşımı göreceğim garanti mi? Değil. Belki yaradan tarafından bana biçilen ömür 34 senedir. Belki de 94 sene. Kim bilir. Peki bu bilinmezlik içinde neye yetişmeye çalışıyoruz. Neden bu koşturmacanın içinde sıkışıp kalıyoruz. Neden toplumun bizden beklentilerini karşılamak zorunda kalıyoruz. Neden? Sanırım bu akşam Nirvanaya erdim. Mevcut planın bana göre olmadığını anladım. Benim de kendi planlarım vardı. Toplumun planlarına uymayan planlar. Alakası dahi olmayan planlar. Yolun neresindeyim bilmiyorum ama harekete geçmenin zamanı geldi. Kime ve neye göre mi? Tabii ki bana ve planıma göre.<br />
<br />
<br />Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-57066183626102052892014-09-29T02:15:00.000+03:002016-10-11T23:27:57.309+03:00Gece midir ?<span style="font-family: inherit;">Gece midir insanı hüzünlendiren,</span><br />
<span style="font-family: inherit;">Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen ?</span><br />
<span style="font-family: inherit;">Gece midir seni bana düşündüren,</span><br />
<span style="font-family: inherit;">Yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen ?</span><br />
<span style="font-family: inherit;">Özdemir ASAF</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br />
Gece gece Özdemir Asaf'la başladım yazmaya. Gece midir insanı hüzünlendiren diye sormuştu. Çok düşünmeye gerek yok aslında. Cevap çok basit. Hayır. Hayır gece değil. Aslında gece. Ama direkt olarak değil. Tamam haklısınız çok basit demiştim ama pek de net olmadı cevabım. Şöyle açıklayayım. Bizi hüzünlendiren gece değil, gecenin gelmesiyle birlikte, kendimizi içinde bulduğumuz yalnızlık. Evet asıl cevap yalnızlık. Nasıl diyordu Kayahan, "El ayak çekilince, Sohbetler tükenince, Dostlar eve gidince, Bu geceler işkence…" İşte aynen böyle. Herkes köşesine çekilip, kendinle başbaşa kaldığında yalnızlık çöker insanın üstüne. İşte o yalnızlık var ya o yalnızlık, alır götürür seni. Nereye mi? Gitmek istediğin yere, olmak istediğin zamana. Astral bir yolculuk yaparsın. Gitmek istediğin yere gidemediğin, olmak istediğin yerde, durumda, zamanda olamadığın için bir özlem kaplar içini. Hiç gitmediğini, görmediğini özlersin, hiç sahip olamadığını, hiç elde edemediğini. Özlem içten içe kemirir ruhunu. Hayal kırıklığını da getirir beraberinde. Tüm bunlardır aslında seni hüzünlendiren. Yani öyle tek başına gece değildir insanı hüzünlendiren. Beraberinde getirdikleridir. Ona eşlik edenler. Beni gece gece yazdıran da onlardır. Yalnızlık, özlem, hayal kırıklığı... Açılışı Özdemir Asaf'la yapmıştım, bari kendim kapatayım.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br />
öyle çok özledim ki seni, </span><br />
<span style="font-family: inherit;">sen dönsen de durmam ben giderim. </span><br />
<span style="font-family: inherit;">vuslatın değil hasretinle yaşadım, </span><br />
<span style="font-family: inherit;">dönme, istemem ben sensiz de ederim... </span><br />
<span style="font-family: inherit;">SEDAT SÖZEN</span>Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-5223085059691745192014-02-10T02:43:00.001+02:002014-02-10T02:59:26.346+02:00Fanatik !<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqaSN6PhTMzJKHHk5Wh66J9yxqD0TjuNJvE-P5DL4Vfm3lmUe78Ao3mVtVsjA00yVyuD2ZdPalItLo9ocuLIBHBTlHkILQIhzXggBFkmrel7PDnWBcU8mjtdOrw7pf897yvmIwsA/s1600/beyin.Jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqaSN6PhTMzJKHHk5Wh66J9yxqD0TjuNJvE-P5DL4Vfm3lmUe78Ao3mVtVsjA00yVyuD2ZdPalItLo9ocuLIBHBTlHkILQIhzXggBFkmrel7PDnWBcU8mjtdOrw7pf897yvmIwsA/s1600/beyin.Jpeg" height="200" width="187" /></a>Allah üç kişi ile muhatap etmesin.<br />
<br />
1-Deli,<br />
2-Sarhoş,<br />
3-Fanatik<br />
<br />
Delidir ne yapsa yeridir diye bir söz vardır halk arasında. Fazla uzatmaya gerek yok. Bulaşmayacaksın.<br />
<br />
Sarhoşun beyin fonksiyonları alkol nedeniyle uyuşmuştur. Algıda sorun çeker. Tepki süresi uzar. Bilinç yerinde değildir. Değmez.<br />
<br />
<br />
İçlerinde en tehlikelisi Fanatiklerdir. Onların beyin fonksiyonları normal işler, algıda hiçbir sorunları yoktur, bilinçleri açıktır. Buna rağmen bilerek ve isteyerek gördüklerini inkar ederler, görmezden gelirler. At gözlüklerini çıkardıklarında karşılaşacakları dünyanın kendi doğruları ile çelişeceğini bilirler, gerçeklerle yüzleşmekten korkarlar. Sadece sporda değil, siyaset ve sanat gibi hayatın farklı alanlarında bu fanatiklere rastlamak mümkündür. Onlara harcanacak zaman, kelimenin tam anlamıyla vakit kaybıdır. Siz ne kadar iyi niyetle yaklaşırsanız yaklaşın, izah ve ikna kabiliyetiniz ne kadar üst düzey olursa olsun, ne kadar inançlı, azimli olursanız olun, alacağınız sonuç bir duvara konuşarak alacağınız sonuçla aynı değerde olacaktır.<br />
<br />
Koskoca bir 'hiç'.<br />
<br />Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-70498731274798429052012-08-12T05:22:00.001+03:002012-08-12T05:22:26.916+03:00Özlü Sözlerim...<b>İlham geldikçe yazdığım bir kaç söz... umarım beğenirsiniz...</b><br />
<br />
* dünyada üzerindeki hiç bir dil, senin ismine, benim kadar anlam yükleyemez...<br />
<br />
* bana kadar yetti aşkım, sen bile alamadın payını....<br />
<br />
* Sakın gelme, rüyalarım sensiz olsun... Her yeni güne seni kaybederek uyanmaktan korkarım...<br />
<br />
* Bir masal kahramanım vardı, bana masalların uydurma, kahramanların sahte olduğunu öğreten. Artık masallara inanmıyorum, ama hala bir kahramanım var...<br />
<br />
* dahi olan "de" bile ayrı yazılırken ardına düştüğünün, benim ardına düştüklerimden ayrı yazılmam, edebi yönümün bir sonucu olsa gerek...* Bazen bir elveda ile başlar herşey... bazen tüm hayallerin bir merhabada son bulur...<br />
<br />
* Ve hayat verdiği her ders sonrasında seni sınıfta bırakır, sınava gerek duymaz. Hayat başlı başına bir sınavdır zaten...<br />
<br />
* Sessizliğim sensizliğimin aynası, ne sussam, yokluğuna olmaz faydası...<br />
<br />
* Mutlu son diye bir şey olmaz, mutlu başlangıç olur. Mutlu başlangıçlara...<br />
<br />
* Hani; olur da, olmaz ya, olsun... olduğu kadar...<br />
<br />
* Bu yolun sonunda sana vardım sandım, meğer sadece uğramışım...<br />
<br />
* Geceler bari bizim olsun, gün yüzü gördüğümüz yok zaten...<br />
<br />
* Olamamak... İşte bütün mesele bu...<br />
<br />
* Gelen gitti de, giden gelmedi... Hani hayat gel-gitlerin toplamından ibaretti...<br />
<br />
* kiminin kışı, kiminin yazı, kiminin çoğu, kiminin azı, kiminin sesi, kiminin sazı, kiminin süsü, kiminin yüzü, kiminin de özüdür güzel olan... <br />
<br />
* Bi' sen gel! Sen... Son versen şu kronik yalnızlığıma, Desen 'Gelsen', Durmam bi' an olsun bakmam ardıma...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFaQxyRtUlTK5la_fQnFVlQchWvt9kca7konH_hB6hBt4Hfbh4gCYDE_r4fZLM0glqjydpydc44CQDYkEk-GkXDN47ycnpnow4F8kW3rlA8I1BTy8baUSlT6c9An26Ga8zAuk_2w/s1600/kalem.jpg" imageanchor="1" style="clear:left; float:left;margin-right:1em; margin-bottom:1em"><img border="0" height="200" width="193" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFaQxyRtUlTK5la_fQnFVlQchWvt9kca7konH_hB6hBt4Hfbh4gCYDE_r4fZLM0glqjydpydc44CQDYkEk-GkXDN47ycnpnow4F8kW3rlA8I1BTy8baUSlT6c9An26Ga8zAuk_2w/s200/kalem.jpg" /></a></div><br />Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-83461131947497478382012-08-12T05:20:00.000+03:002012-08-12T05:20:16.213+03:00müzikal...müzikal bir hayat yaşamak isterdim... <br />
<br />
fonda çalan parçaya eşlik edip, hep birlikte oradan oraya zıplamak, kendimi müziğin ritmine kaptırmak... lakin ne fonda çalan bir parça var, ne hoplayıp zıplayan insanlar... ben de kendi müziğimi kendim seçiyorum, zihnimde çalıp, bedenimin sınırları içerisinde ruhumla o parçaya eşlik ediyorum... beni durduk yere dans ederken görürseniz şaşırmayın, bilin ki tam o anda bir müzikalde başrol oynuyorum...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZnEMmVxXaBJVMRwt-eKRDt8tmBD4LaXADva52pGiAfxd2x6BFkBAceoG2ETokzeCXXX5bTt8HIpNTdB24MYYKTtL5qnknPBFc6RgUUHuGeL6F7USsNaRYcT5oh3yekYXdtQ6tzA/s1600/rain.jpg" imageanchor="1" style="clear:left; float:left;margin-right:1em; margin-bottom:1em"><img border="0" height="150" width="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZnEMmVxXaBJVMRwt-eKRDt8tmBD4LaXADva52pGiAfxd2x6BFkBAceoG2ETokzeCXXX5bTt8HIpNTdB24MYYKTtL5qnknPBFc6RgUUHuGeL6F7USsNaRYcT5oh3yekYXdtQ6tzA/s200/rain.jpg" /></a></div><br />Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-1977370773908353272011-12-21T00:17:00.002+02:002011-12-21T00:18:00.488+02:00Körkütük Sarhoş Olsam Ne Yazar...Körkütük Sarhoş Olsam Ne Yazar...<br /><br />Mazi kör bıçak, göğsümde durur, <br />Her nefes acımı yüzüme vurur, <br />Kul derde devayı büyükde bulur, <br />Körkütük sarhoş olsam ne yazar... <br /><br />Zor değil unutmak, bil ki imkansız, <br />Gün bugün, yaşamak sensiz anlamsız, <br />Söz geçmez bu kalbe, dinlemez arsız, <br />Bir ömür ayyaş olsam ne yazar... <br /><br />Gözlerim görmüyor, suküt dilimde, <br />Dermanım kalmadı, çare ölümde, <br />Hak vermiş, hak alır, olsa elimde, <br />Bir doğup, bin kez ölsem ne yazar... <br /><br />24/07/11 Bursa <br />Sedat SözenSedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-70916636603775536372011-12-21T00:14:00.001+02:002011-12-21T00:14:53.523+02:00Ecelim olEcelim ol<br /><br />Benzedim bu gece, yine boş sokaklara... <br />yankılanır duvarlarında köhne binaların, adın, <br />yıkıldı yıkılacak, bir cız etse içim, <br />sağ çıkmam enkazından, ecelim ol kadın... <br /><br />karanlık sızıyor kırık pencerenden içeri, <br />en soğuk gölgesi kaplamış ruhunu, inadın, <br />vazgeçmek elinde ama sen dönmezsin geri, <br />pay biçmem kendime, gel, ecelim ol kadın... <br /><br />09-09-11 Bursa<br />Sedat SözenSedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-21002825357439725382011-12-21T00:12:00.004+02:002016-10-11T23:28:14.055+03:00Ben sana mecnunum bilemezsinBen sana mecnunum bilemezsin<br />
<br />
Ben sana mecnunum bilemezsin, <br />
Ellerim boş, <br />
Ellerim öksüz, <br />
Hasret ellerine, <br />
İçimde söküp atamadığım bir isyan, <br />
Çare bulamadığım bir acı, bir hicran, <br />
<br />
Ben sana mecnunum bilemezsin, <br />
Hevesim boş, <br />
Hevesim yalan, <br />
Kursağımda yeri, <br />
Sesimde saklayamadığın bir hüzün, <br />
Darmadağın aklım, bin parça yüzüm, <br />
<br />
Ben sana mecnunum bilemezsin, <br />
Gündüzüm loş, <br />
Gecem zifiri, <br />
Güneşim kayıp, <br />
Gözlerinde buldum yolumu, gözlerin ilaç, <br />
Karanlığın ortasında bu mecnun, bir sana muhtaç. <br />
<br />
25/09/11 <br />
Bursa<br />
<br />
Sedat SözenSedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-43868649936997058492011-12-21T00:12:00.002+02:002016-10-11T23:28:26.794+03:00ŞizofrenŞizofren<br />
<br />
çok uzaklardan gelmiş, <br />
15 yaşında toy bir çocuk, <br />
hayatının bir fazlası yalan, <br />
hiç yaşanmamış. <br />
o, hayaller dünyasında, <br />
o dünyasında hayaller, <br />
hevesler kursağında... <br />
bir özlem kurmuş, <br />
hiç sahip olamadıklarına, <br />
olduramadıklarına, <br />
gözleri parlıyor, <br />
bil ki nemden, <br />
gülmeye de meyilli, <br />
hafif şizofren. <br />
<br />
21-08 Bursa<br />
<br />
Sedat SözenSedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-85942871635854127862011-02-08T22:58:00.021+02:002011-02-10T00:23:40.923+02:00Biri beni durdursun!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzjseTTevDBFiMrJOH-eOnq1WZdvP0v1UDdzl0wTvPVd5Rr5m3DP4XmmoCln-16NK3Qm6B7B12IXPaTL88j-Y74v0e1-kgVopRSAQbytnacdKqka062PR9pHeSrFmdoJ4qEX623g/s1600/tek_1xx.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5571439934815868466" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 44px; CURSOR: hand; HEIGHT: 150px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzjseTTevDBFiMrJOH-eOnq1WZdvP0v1UDdzl0wTvPVd5Rr5m3DP4XmmoCln-16NK3Qm6B7B12IXPaTL88j-Y74v0e1-kgVopRSAQbytnacdKqka062PR9pHeSrFmdoJ4qEX623g/s200/tek_1xx.jpg" border="0" /></a> Merhaba,<br /><br />Blog yazmak zor iş. Hele aklına gelen diline gelmezse daha da zor. Yeni şarkı yazmakta zorlanan her şarkıcı gibi ben de eskilerden yardım almaya çalışacağım. Sizlerle 2005 yılında Çember.net adlı forumda yazmış olduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Kişisel gelişim, NLP vs konularda biraz takıntılıydım bir zamanlar. Aslında halen kendimi farklı konularda geliştirmek için uğraşıyorum. Öğrenmenin yaşı yok. Neyse sözü fazla uzatmayayım. Azı karar, çoğu zarar felsefesinden yola çıkarak, Kişişel gelişim kitaplarının azının karar, çoğunun biraz da olsa zarar olduğunu anlatan bir yazıyla sizi başbaşa bırakıyorum.<br /><br /><em>"Biri beni durdursun!<br /><br />Merhaba, Uzun bir süredir NLP üzerine kitaplar, makaleler okuyup, tv de programları seyrediyorum. Artık bir çok şeyin nedenini daha iyi anlıyorum. Ancak... artık herşeye farklı bir gözle bakmaya başlayalı gerçek benden uzaklaşmaya mı başladım ne...<br /><br />Tabi insan ne konuştuğunun, nasıl davrandığının bilincinde olmalı...<br />Ama kişi ne zaman gülmesi,üzülmesi, moralini bozması, kızması , sevinmesi, gerekiyorsa o zaman o hissi tatması lazım.. Ben duygularımı da idare eder oldum. Çok fazla sevinmemek için kendimi dizginliyorum. Kızacağım, köpüreceğim zaman duruyorum. Derin nefes alıyorum geçiyor.. Ben , ben olmak istiyorum.. Başkalarının olmamı istediği kişi değil.. Veya benim olmam gerektiğini düşündürüldüğüm kişi değil... Bilmem anlatabiliyor muyum? Sanırım NLP nin ayarını tutturamadım...<br /><br />Sizin de böyle hissettiğiniz oldu mu hiç? Hayata uyum sağlamaya, varlığınızın bilincinde olmaya çalışırken ipin ucunu kaçırdığınız...<br /><br />20.12.2005"</em><br /><strong></strong><br />2011'e geri dönelim şimdi. Bu yazdıklarımın üstünden 5 sene geçmiş. Bu yazının üstüne birşeyler eklemeli. Konuyu da biraz farklı ele almalı. Yukarıdaki yazıda kendimiz geliştirmek amacıyla okuduğumuz kitapların etkilerinden bahsetmiştim, ya farkında olmadan etkilendiklerimiz.<br /><br />Kuzenim geçtiğimiz günlerde bana ilginç, bir o kadar da derin anlamları olan bir soru sordu: "Biz kimiz? Ben kimim? Sen kimsin?" Ben onun kuzeniydim, abisiydim, dayısının oğluydum, Sedat Sözen'dim. Ama sorduğu sorunun cevabı bu değildi.<br /><br />İnsan oğlu sosyal bir varlıktır. İster istemez, ne kadar içine kapanık biri de olsa çevresindekilerle etkileşimde olmak zorundadır. Doğuştan itibaren çevremizdekilerden etkileniriz. Bilinçli ya da bilinçsiz çevremizdekilerin konuşmaları, oturup kalkmaları, karakterleri, tepkileri, düşünceleri üstümüze siner. Derimize işler. Bin kez yıkansak yine de atamayız üstümüzden. Her ne kadar düşüncelerimizin, davranışlarımızın, karakterimizin, duygularımızın bize ait olduğunu düşünsek de aslında onlar özünde bizlere ait değildir. Tüm bunlar,o ana kadar bulunduğumuz ortamlarda, okuduğumuz kitaplarda, dinlediğimiz şarkılarda, izlediğimiz film, dizi, tv programlarında, üstümüze sinenlerden harmanladığımız ve bize uygun gördüklerimizdir. O halde ben kimim? Ben sadece Sedat Sözen miyim? Değilim!. Ben annem-babamım, okulda öğretmenimim, arkadaşlarımım, askerde tertiplerimim-komutanımım, sokağın başındaki bakkal amcayım, otobüs şöförüyüm, izlediğim filmlerdeki esas oğlanım, dinlediğim şarkılardaki aşığım, okuduğum başarı öykülerindeki girişimciyim, izlediğim animasyonların tasarımcısıyım, ninja kaplumbağalardaki donatelloyum (en akıllıları o). Tekrar soruyorum, ben kimim? Cevap hem çok basit, hem çok karmaşık. Yunus Emre demiş ya "Bir ben var benden içeri" diye. Benim cevabım da Yunus'dan üstüme sindi.<br /><br />"Bin ben var benden içeri"Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-2995452539069082202011-01-30T22:42:00.017+02:002011-02-06T01:57:18.906+02:00Bilgisayar maceram...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_DIKOji-PsURQnYT2ImqftXF1ams_nHmLIUfUUIMtiMfsZQHcvrV8I6m0BtdUKMwdtY2DEu6zj-epAaXSm8wY9Wq6-8_Er2GaUhTbIKV2jRg_tRmleZ3VCZS3-s_iYbuuB7DQEw/s1600/commodore_logo.png"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5570357608663334002" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 150px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_DIKOji-PsURQnYT2ImqftXF1ams_nHmLIUfUUIMtiMfsZQHcvrV8I6m0BtdUKMwdtY2DEu6zj-epAaXSm8wY9Wq6-8_Er2GaUhTbIKV2jRg_tRmleZ3VCZS3-s_iYbuuB7DQEw/s200/commodore_logo.png" border="0" /></a><br /><div><div>92 senesinde tanıştım bilgisayarla. Bir dergi görmüştüm köşedeki markette. Derginin adı "COMMODORE 64". Bilgisayar dendiğinde aklıma gelen ilk şeydi Commodore 64. Çok yakın bir arkadaşımda vardı bir tane. Zaman zaman onlara gidip oyunlar oynamaya çalışırdık. Elimizde tornavida "kafa ayarı" yapardık, oyun başlasın diye. Sonrasında bir akrabamda Amiga 500 le tanıştım. Bir gazeteden kestiğim ilanı çoook uzun süre cüzdanımda taşımıştım. Amiga 500 ilanı. Yine bir akşam amiga 500 sahibi abimizin evine yaptığımız ailecek bir ziyaret sonrasında annem aracılığıyla babamdan söz almıştım. Biz de bilgisayar alacaktık.</div><div></div><br /><div>94 de liseye başladım. Anadolu Ticaret Meslek Lisesi. Bilgisayar dersleri var. Çok heyecanlıyım. Akşamları yatıyorum 2 saat doğru dürüst ne yapıldığı konusunda en ufak bir fikrim olmayan bilgisayar üzerine hayaller kuruyorum. ilk sene bilgisayar laboratuvarının kapısından içeri bakıp bilgisayarları süzüyorum. Ama ilk sene hazırlık. Bilgisayar dersi yok. Lise 2'yi iple çekiyorum. Dersler başlıyor ama bu sefer de bilgisayarlar sorunlu, bilgisayar derslerini sınıfta yapıyoruz. Doğru dürüst bilgisayar başına oturmadan programlama öğreniyoruz. İyi de sınav kağıdı "error" vermiyor ki!!! Öğretmen bilgisayar ekranını tahtaya çiziyor, şu tuşa tıklayınca şöyle bir ekran geldiğini farzedin diyor. "Farzedin" gelmeyebilir de!!! ne çıkarsa bahtımıza. </div><div><br /></div><div></div><div>98 de orduya internet kafe açılıyor. Artık internet diye bir şey var. Nedir, nasıl bir şeydir, ne işe yarar!!! yine hiçbir fikrim yok. internete girsem çıkabilirmiyim acaba diye o an için anlamlı şu an için saçma bir soru geliyor aklıma. ya çıkamazsam! acaba bilgisayar bozulur mu! bilgisayar konusunda benden daha bilgili bir arkadaşımla internet kafeye gidiyoruz. bana hotmailden bir hesap açıyor. <a href="mailto:sedatsozen@hotmail.com">sedatsozen@hotmail.com</a> heyt bee artık benim de bir mail adresim var. eee noldu şimdi. naapcam ki ben bu adresle. üniversiteye kayıt için İstanbul üzerinden feribotla bandırmaya gideceğim. İstanbulda dayımlarda kalıyorum bir kaç gece. Onlarda hem bilgisayar hem internet var. süper. kuzen bilgisayar başında bir şeyler yazıyor. Ben izliyorum. sonra başka bir yazı geliyor ekrana. o yazıyor. cevap geliyor. o yazıyor cevap geliyor. ben bön bön bakıyorum. ve soruyorum. "Şimdi sen buradan yazıyorsun, karşıdaki kişi okuyor, o yazıyor, sen mi okuyorsun?" evet diyor. Vaay be diyorum. süper birşey. teknoloji bu olsa gerek. </div><div><br /></div><div>Bandırmada üniversite yıllarımda önce arkadaşların MIRC üzerinden yaptıkları sohbetleri izliyorum omuz üzerinden. Zamanla ben de sohbet olayına giriyorum. MIRC, ICQ derken superonline worldclub daki profilime ufak ufak kodlar eklemeyi öğrendim. Meğer o kodlar HTML kodlarıymış. İlgimi çekti. Kodlar yazarak kendi profilimi tamamen değiştirebilecektim. Sonra bu kodlarla websitesi tasarlanabildiğini öğrendim. Sonra ücretsiz siteler olduğunu, bir websitesini tamamen ücretsiz hazırlayabileceğimi öğrendim. Cebimde naktim, uğraşacak vaktim olduğu zamanları internet kafelerde geçirdim. Gecem gündüzüm internet kafelerde geçer olmuştu artık. Eve gidiyorum dediğimde hangisine diye takılırdı arkadaşlar. Kafeye mi? Fakülteye internet kafe açıldığında hemen atladım. Laboratuvar görevlisiydim. Artık elimin altında onlarca bilgisayar ve internet vardı. O zamanlar bir hocamızdan google diye bir site öğrenmiştik. Akademik araştırma konusunda çok iyi bir site demişlerdi. O zamana kadar yahoo vardı, altavista vardı. vardı da vardı. Ama google yoktu. Turk2000.cjb.net diye bir sitem vardı. O zamanlar İnternet Mahir vardı. İnternet üzerinden ünlü olmuş ilk insan. Evet. İlk internet starı bir Türk'tü. </div><div><br /></div><div>2002 de, bilgisayarla tanışmamın 10. senesinde artık bir bilgisayarım olmuştu. Bir reklam ajansında da iş bulmuştum. Orada da grafik tasarım öğrenmiştim. Kendimi webtasarım konusunda geliştirip ASP öğrendim. Arkadaşlar sayesinde de biraz ondan biraz bundan derken amatör olarak bu işten para kazanan biri olmuştum. Ben semi-pro webmaster diyorum kendime. Bu işte henüz profesyonel olamadım. Ama hedefim bu. 1992 de başlayan bir hikayenin güzel bir sonu olsun istiyorum. Ben bu işi biliyorum demek istiyorum. Ben bu işin profesyoneliyim demek istiyorum. Ama ne zaman ne mekan buna şimdilik izin vermiyor. Daha ne kadar sürer bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz. </div></div>Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-67440730165171523172010-09-12T04:38:00.003+03:002010-09-12T04:45:00.084+03:00Eğitim sistemi hakkında bir anekdot...Blogmabilgi.com blogunda açılmış bir konuya gönderdiğim yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.<br /><a href="http://www.blogmabilgi.com/2010/08/anilar.html">http://www.blogmabilgi.com/2010/08/anilar.html</a><br /><br /><br /><br /><strong><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCShyJQric8zC5mDRtEI2czeBN2-MX2A9eWC0emSNxfFIFVKvj2epAImttysJSCWe8Fa7Lf5XI1tEiWxwqO2fpnqKIo9HczIjnnV9Qaq0tSwkZJFFCijFttYaNVLj4FFv3jTHQHw/s1600/kitaplar.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5515836842916425714" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 133px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCShyJQric8zC5mDRtEI2czeBN2-MX2A9eWC0emSNxfFIFVKvj2epAImttysJSCWe8Fa7Lf5XI1tEiWxwqO2fpnqKIo9HczIjnnV9Qaq0tSwkZJFFCijFttYaNVLj4FFv3jTHQHw/s200/kitaplar.jpg" border="0" /></a>SİZİ OKUL HAYATINIZ BOYUNCA EN ÇOK ETKİLEYEN OLAY NEDİR? </strong><br /><br />Bu soruya vereceğim cevap çok netti. Ben de kaleme almak istedim. Dönem dönem eğitim sistemi ile ilgili konu açılınca örnek verdiğim bir konudur.<br /><br />94-98 seneleri arasında lise eğitimimi tamamladım. Orta eğitimimi tamamlamış olduğum 94 dönemi sonunda memleketimin önde gelen özel liselerinden birine kaydımı yaptırmışken, bir akrabamızın tavsiyesi ve yönlendirmesiyle, üniversite sınavını kazanamama ihtimaline karşı zaten kazanmış olduğum anadolu ticaret lisesine kaydımı aldırmıştım.<br /><br />4. sene sonunda üniversite sınavı arefesinde doktordan alınacak bir haftalık bir istirahat ile sınavlara evde hazırlanmayı ve son düzlüğe daha hızlı girmeyi planlamıştım. Her ne kadar yapılan şey pek doğru görünmese de zaten müfredatın tamamlanmış olduğu ve bitse de gitsek havasında okul yollarının arşınlandığı son haftayı daha verimli geçirmek adına öğrencilerin başvurduğu bir yöntemdi. Her dönem 20 günlük devamsızlık hakkımızın olduğu (ilk-orta-lise) 12 senelik okul hayatım boyunca toplamda 20 gün devamsızlığım olmamıştı. Bu 12 yılın sonunda 5 günlük bir kaçamak yapmayı düşünmüştüm ve belki de hayatımı şekillendirecek sınava hazırlık yapacaktım. Bu yöndeki talebimi müdür yardımcımıza ilettiğimde aldığım cevap karşısında başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Kulaklarıma inanamamıştım. "Sen üniversiteyi kazansan da bakalım biz sana lise diplomasını verecekmiyiz!!!" demişti. Müdür yardımcımız çok iyi tanıdığımda üslubundan ciddi olduğunu anlamıştım. Ben o lisedeki 4 sene 8 dönem boyunca 7 kez takdir 1 kez teşekkür almış bir öğrenciydim. Üniversite sınavına hazırlanıyordum ve sınavı kazanarak okulumuz adına da bir başarı kazanmış olacaktım, ki ticaret lisesi olduğunda üniversiteye pek öğrenci gönderemiyorlardı. Yıllarını eğitime adamış bir eğitimcinin bir öğrencisine bu şekilde yaklaşması, onun geleceği konusunda bu şekilde umarsız davranması ona karşı olan bütün saygımı yerle bir etmişti. Bizim mezun olduğumuz sene okulumuzdan 8 kişi kazanmış üniversiteyi, sonraki sene 2, bir sonraki sene de 1 , sonrasını bilmiyorum. Birileri çıkıp bu gidişi sorgulamış mıdır acaba? Sanmıyorum. Zaten burası ticaret lisesi, üniversitede ne işi var bu çocukların demişlerse söyleyecek sözüm yok. Zaten ilk okuldan başlayarak bizleri doğru alanlara sevk ettiler, sanata bilime yada her neye eğilimimiz varsa belirleyip o konuda yönlendirdiler ya zaten, ben de potansiyelimi bilerek ticaret lisesine kayıt yaptırdım ya zaten ne işim vardı üniversitede. Densizlik etmişim de haberim yokmuş. Aklıma geldikçe üzülüyorum. Umarım bizden sonraki nesiller daha duyarlı eğitimcilerle karşılaşırlar.<br /><br />Saygılarımla,<br />Sedat SözenSedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-33280191164837616952010-09-12T03:44:00.006+03:002010-09-12T03:54:46.535+03:00Karakalem yeteneğim :)Merhabalar,<br />Sanata karşı olan ilgimden bahsetmişmiydim hatırlamıyorum. Yıllar önce üniversite yıllarında bir kaç karakalem çalışması yapmıştım. Acemice bir kaç çizim işte. Aslında sanat çevrelerinin illüstrasyon dedikleri şey olsa gerek bu benim yaptığım. Kısacası kopya çektim. Yada bakarak çizdim desem daha doğru olur. Neyse lafı yine uzattım. Buyrun karşınızda Hulk. Evet evet yeşil dev Hulk.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7V46ds62g7R0Qg0oQf0WDbhMYz-IB5gOFydU6i0EteEFseYi4TYjvF6ZQbkiy6Enee0T-vgF2vHCEdbIE0jkngbaRcAh0erOGJUFn4hyphenhyphen3Gka-Vx_lyb6XHHSHo8fykl2IgxnxdA/s1600/hulk.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5515823094900128786" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 350px; CURSOR: hand; HEIGHT: 330px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7V46ds62g7R0Qg0oQf0WDbhMYz-IB5gOFydU6i0EteEFseYi4TYjvF6ZQbkiy6Enee0T-vgF2vHCEdbIE0jkngbaRcAh0erOGJUFn4hyphenhyphen3Gka-Vx_lyb6XHHSHo8fykl2IgxnxdA/s400/hulk.jpg" border="0" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR3VvBH4VW8Rex6kqxq1kf3jRfpjSknD0DEKpCsdsDuHt-lGboPtRDlIfh-rxCRxTsdN7uS3XsJvmN2ERvdYfLEIQ-nnOuWPkfOSzua7jS_DfiZq_JgwlqfeG68nfxr83ACZ6njA/s1600/aci.jpg"></a> <p align="left"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMnkV42KJCwwg7c88yyRbzkpPAyyuzrFeq2zm1ZB8PHexAD76MXRjPlIJHrYKgvxr7QhUFaf98CSDTCd76yVAoHLvJAtog1oNIoy2edDEZT2sMDyl2toOBOE8-qwhht6-34VtRXA/s1600/aci.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5515823735901473186" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 375px; CURSOR: hand; HEIGHT: 312px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMnkV42KJCwwg7c88yyRbzkpPAyyuzrFeq2zm1ZB8PHexAD76MXRjPlIJHrYKgvxr7QhUFaf98CSDTCd76yVAoHLvJAtog1oNIoy2edDEZT2sMDyl2toOBOE8-qwhht6-34VtRXA/s400/aci.jpg" border="0" /></a></p><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR3VvBH4VW8Rex6kqxq1kf3jRfpjSknD0DEKpCsdsDuHt-lGboPtRDlIfh-rxCRxTsdN7uS3XsJvmN2ERvdYfLEIQ-nnOuWPkfOSzua7jS_DfiZq_JgwlqfeG68nfxr83ACZ6njA/s1600/aci.jpg"></a>Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-72882592622418894992010-09-12T03:38:00.002+03:002010-09-12T03:44:23.070+03:0010 Kasım ve Gugıl<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd93b3aHardEeYRtly9uKDaVqm28q1zlvUaNjlM5vJLfydGGs4_ht4s_mESWlFbUQ4WInIFW1cG6uzLxceVHrmcdy5duWPlqeu4rM9NNthcFAGdhYjCb6XhILgKukub2KcP_qpCg/s1600/10kas%C4%B1mgoogle.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5515820382918296546" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 167px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd93b3aHardEeYRtly9uKDaVqm28q1zlvUaNjlM5vJLfydGGs4_ht4s_mESWlFbUQ4WInIFW1cG6uzLxceVHrmcdy5duWPlqeu4rM9NNthcFAGdhYjCb6XhILgKukub2KcP_qpCg/s400/10kas%C4%B1mgoogle.jpg" border="0" /></a><br /><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div>Bir 10 Kasım günü, sevgili gugıl yetkililerinin beceremediği bir şey yaptım, Atatürk konulu bir gugıl logosu hazırlamıştım. Şahsen hoşuma gitmişti, facebookda yayınlamıştım, burada da yayınlamak istedim. Belki gugıl bu sene hatırlar da bir logo tasarlar...</div>Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-86053494793989912802010-09-03T00:40:00.004+03:002010-09-03T01:30:48.349+03:00İnsan eğitildiği kadar insandır...-2Anlayacağınız hala ne kadar insan olduğum konusundayım.<br /><br />Önceki yazıda bahsi geçen Şerafettin amca ve günümüz gençliği hakkındaki düşüncelerinden kısaca bahsetmiştim. Ben dahil bir çok arkadaşımın ortak kanaati, konuyu biraz açmam gerektiği yönündeydi. Ben de öyle yapacağım. Dilim döndüğünce anlatacağım.<br /><br />Öncelikle Şerafettin amcadan bahsedeyim. Zor şartlar altında büyümüş, yakın tarihe gerçek anlamda şahitlik etmiş, kendisini her anlamda geliştirmiş, içinde bulunduğu toplumu, hayatı sorgulayan, eğitimli, kültürlü, açık sözlü, dobra, bedenen olmasa da zihnen dinç, hoşsohbet biri Şerafettin amca. Aslında onu anlatacak daha çok kelime var ama bendeki kelime dağarcığı biraz dar olduğundan haznemdeki kelimeler kifayetsiz kalıyor.<br /><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVD_S4eX8O8NiCjw1fyS4X-HjaelNzZPVHeZmkDklw_PvbrfJi_0cBIRPF2NoSQ66DolS7cTiddIhADmJgsiBtERmZurJAFgMdB-Q7gA0TnFUvyA1qgSEpz-5nw-TRuZn66l_rCg/s1600/noktal%C4%B1+m%C4%B1s%C4%B1n+kadifeli+gelin.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512447057329463202" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 176px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVD_S4eX8O8NiCjw1fyS4X-HjaelNzZPVHeZmkDklw_PvbrfJi_0cBIRPF2NoSQ66DolS7cTiddIhADmJgsiBtERmZurJAFgMdB-Q7gA0TnFUvyA1qgSEpz-5nw-TRuZn66l_rCg/s200/noktal%C4%B1+m%C4%B1s%C4%B1n+kadifeli+gelin.JPG" border="0" /></a><br />Şimdi gelelim günümüz gençliği hakkındaki düşüncelerine. Yolda, metroda her nerede karşılaşırsa karşılaşsın gençlerle sohbet edip onların ne kadar insan oldukları üzerine testler, tespitler yapan, onların biraz daha bilinçlenmesi, kendilerini entellektüel, kültürel ve sosyal anlamda geliştirmeleri konusunda nasihatlerde bulunan biri Şerafettin amca. Ancak açık söylemek gerekirse karşılaştığı tablo karşısında oldukça kızgın. Bir yerde dinlemiştim, birine kızmamızın arkasında yatan asıl neden o kişinin bizi kızdıran haline üzülmemizmiş. Görünen o ki Şerafettin amca da günümüz gençliği için üzülüyor. Ülkemizin geleceği adına üzülüyor. Hayattan gerçek anlamda beklentileri olmayan, herhangi bir hedefin peşinden gitmeyen, asosyal, televole kültürün etkisinden kendisini kurtaramamış, dünyadaki gelişmelerden bihaber insancıkların dünyasında Şerafettin amca yine de bir umutla "belki" diyor. Belki içlerinden biri, ikisi, üçü ... varlığının bilincine varır ve kendine, ailesine, ülkesine bir gram katkıda bulunur. Belki hayatın kısır döngüsü içinde bir fark yaratabilir, kendisi için küçük ama insanlık için büyük bir adım atabilir. Belki.Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-19909257396400553172010-09-02T00:17:00.005+03:002010-09-02T00:51:01.746+03:00İnsan eğitildiği kadar insandır...Evet. İnsan eğitildiği kadar insandır. Bu sözü duyduğumda kafamda bir soru işareti oluştu. "Peki ben ne kadar insanım?"<br /><br />Bu akşam arkadaşım Aykut'la klasik bir huzur turu atmak için Bursa heykelde yürüyüşe çıktık. Hem sohbet edip, hem de yürüyüş yaptığımız ve bu sayede kafamızı dağıttığımız, kendi tabirimizle huzur bulduğumuz yürüyüşler olduğu için huzur turu diyoruz.<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc9F_n-pjLyQDHumB9WyANlPBG4kcM3U4KRGBzQJTiX02o5sO5ODLcrxLrtgr-3Zw-ASAriB2_3XLbvQVMy0iCdIlofyK3T_AEM2nPLB91TJ3SJPwgDU-AvPy_nSP4OeWZddDwag/s1600/agac_adam.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512065472019272626" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 204px; CURSOR: hand; HEIGHT: 212px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc9F_n-pjLyQDHumB9WyANlPBG4kcM3U4KRGBzQJTiX02o5sO5ODLcrxLrtgr-3Zw-ASAriB2_3XLbvQVMy0iCdIlofyK3T_AEM2nPLB91TJ3SJPwgDU-AvPy_nSP4OeWZddDwag/s320/agac_adam.jpg" border="0" /></a> Huzur turu sonrası bir kafede çay içmek için mola verdiğimizde ise ne ile karşılacağımız aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Sonradan adının Şerafettin olduğunu öğrendiğimiz, ben diyeyim 70, siz deyin 80 yaşında bir amcayla sohbetin içinde bulduk kendimizi. Şerafettin amca biraz anlatıyor, biraz dinliyor arada bir de bizi can alıcı sorularıyla tuş ediyordu. Bir çemberin çapına karşılık gelen açıdan, Türkiyenin gayri safi milli hasılasına kadar, geometriden ekonomiye, edebiyattan siyasete, onun için çok basit benim için biraz karmaşık konularda sorularla iç dünyamızda soğuk duş etkisi yapan, bizi biraz silkeleyen, bir sohbetti bu. O konuştukça ben ezildim, o konuştukça ben büzüldüm, o konuştukça ben utandım. Bu, dıştan göründüğü kadarıyla basit bir sohbetti. Şahsen ben yardımcı erkek oyuncu olarak söyleyebilirim ki, aslında tam bir hayat dersiydi. Şerafettin amca o kısa sohbette ömründen alıntılarla günümüz gençliğinin ağlanacak halini gözler önüne seriyordu. Ve ben içten içe kendim için üzülüyordum. İnsan eğitildiği kadar insandır demişti Şerafettin amca. Ben ne kadar eğitebilmiştim kendimi. Ben ne kadar insandım.<br /><br />Anladım ki daha okuyacağım çok kitap, alacağım çok ders var. Allah cümlemize zihin açıklığı versin...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-71375604393230757732010-07-25T23:51:00.004+03:002010-07-26T00:06:51.072+03:00Dört Mevsim Misali<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj04co1mhYHSwLLXUCPj8g7G8Yu1Ed0qDwzvR3N23Rlivs0mqGgoKRT_YxcZXtBSoPL7JA1lCgf9aRtKbO1Uo-IiQupyueulqtrfU9YiwKHZ3pRCUof9HQP47cXekGbEFA2HZLEgQ/s1600/4_seasons_by_vxside.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 115px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj04co1mhYHSwLLXUCPj8g7G8Yu1Ed0qDwzvR3N23Rlivs0mqGgoKRT_YxcZXtBSoPL7JA1lCgf9aRtKbO1Uo-IiQupyueulqtrfU9YiwKHZ3pRCUof9HQP47cXekGbEFA2HZLEgQ/s200/4_seasons_by_vxside.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5497952451029514898" /></a><br />dört mevsim misali... <br />bir sevda... <br /><br />kışında soğuktur, üşürsün, titretir... <br />beyaz teni sarmıştır her yanını, <br />o beyaza hayran kalırsın... <br /><br />baharında içini ısıtır, yüzün güler, <br />bülbül olur, güzel nağmelerle gelir sözler, <br />dinledikçe dinlersin... <br /><br />yazında ruhunu aydınlatır, <br />farkına varmadan yanarsın, canın acır, <br />yine de iple çekersin... <br /><br />güzünde yapraklarını döker, <br />tek başına, kimsesiz, yalnız bırakır, <br />toprağını gözyaşınla ıslarsın... <br /><br />bir ömür geçer, baharıyla, güzüyle, <br />üşürüm, canım acır, ağlarım, <br />bilse neleri ardımda bıraktım bir tek sözüyle, <br />her mevsim, bir ömür, dört mevsim, bir sevda... <br /><br />Bursa - 16.05.2008Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-68068171361728613962010-07-25T23:40:00.004+03:002010-07-25T23:51:35.545+03:00Olmaz OlsunYalnızlıkla var bir derdim, Hayat sensiz olmaz olsun, <br />Derdim olmaz, varsan derdim, Hiç dermanım olmaz olsun, <br />Gel boynumu sarsan derdim, Vur boynumu olmaz olsun, <br />Baş olmasın, sen ol derdim, Varsın başım olmaz olsun... <br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7CKkCzAVNrK-2KWlun8a-XeyMbuvYnby1W0RwSk-5-Tg8ynrb0ZLlPBgPcv-o0nW6F4m9JX_yVpLujVh8oBfF9eW3dfkiGb4_yrusE3CScIMqLOHP7GFCXLyz4cjOdPWKF3Va0w/s1600/we.jpg"><img style="float:left; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 158px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7CKkCzAVNrK-2KWlun8a-XeyMbuvYnby1W0RwSk-5-Tg8ynrb0ZLlPBgPcv-o0nW6F4m9JX_yVpLujVh8oBfF9eW3dfkiGb4_yrusE3CScIMqLOHP7GFCXLyz4cjOdPWKF3Va0w/s200/we.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5497949140012641346" /></a>Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-50344888602364744202010-07-17T00:21:00.006+03:002010-07-17T01:25:54.519+03:00Karma, İlahi Adalet yada herneyse"My name is Earl" diye bir dizi vardı (hala da var galiba). Dizide anlaşılacağı üzere Earl adında bir eleman, başkalarına karşı yaptığı tüm hataları düzeltmesi halinde evrenin kendisini ödüllendireceğini düşünüyordu. Düzeltmek amacıyla bir liste hazırlıyor, tek tek listedeki kişileri bulup yaptığı hatayı düzeltmeye çalışıyordu. Zamanında çok kişinin ahını almış, aldığı ahlar aheste aheste çıkmaya başlayınca da yaptığı hataların farkına varıp, zararın neresinden dönersen kardır demiş, çalışmalara başlamıştı.<br /><br />Geçenlerde bir arkadaşımda Evrenden Torpilim var adında bir kitap gördüm. Arka kapağını okuduğumda da (ki genelde bir kitap gördüğümde ilk bunu yaparım) hemen ilgimi çekti. Öncelikle kitabın arkada kapağındaki yazıyı aktarayım:<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRZALiEvz-cYPWqIzfzur2Ubkm4Oy7gdEpDwl2RBytrvVnAtxvAI5PdTsKwpzH9ZZW8-vCDtWckQBVimmu2LsFFTLj6nYM7wBaiUmIOYtZNvMf4TXSKifpmMfgI7OwpH-PR014oA/s1600/etvkapak.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 253px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRZALiEvz-cYPWqIzfzur2Ubkm4Oy7gdEpDwl2RBytrvVnAtxvAI5PdTsKwpzH9ZZW8-vCDtWckQBVimmu2LsFFTLj6nYM7wBaiUmIOYtZNvMf4TXSKifpmMfgI7OwpH-PR014oA/s400/etvkapak.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5494628206468108258" /></a><br /><br />En kısa zamanda bu kitabı alıp okuyacağım. Kitaplığımda duran, alıp da okumadığım diğer 100 küsür kitaba ayıp olacak ama idare etsinler artık.<br /><br />Kitabın yazarı Aykut Oğut beyin yaşadıkları sanki bir film senaryosu gibi. 150 kilo olduğu için konservatuara kabul edilmemiş. Daha dilini doğru dürüst bilmediği Amerikada bavulunu ve parasını çaldırmış, Harlemde dayak yemiş, bir gözünü kaybetmiş vs. vs. Ama pes etmemiş. Ayakta kalabilmeyi başarmış. Daha fazlasını http://www.evrendentorpilimvar.com/ adresinde bulabilirsiniz.<br /><br />İster Earl'ün gözünden dünyaya bakın, ister Aykut Oğut'un gözünden, ister kendi gözlerinizden, neye baktığınız değil ne gördüğünüz önemlidir. Ve bence hayat size sadece ondan istediklerinizi verir. Hayal ettiğiniz, düşündüğünüz, belki planladığınız ama asla ve asla gerçek anlamda istemediğiniz yani kendinizi onu elde etmeye adamadığınız hiçbir şeyi alabilmeniz mümkün değildir. Yeri gelmişken kendi sözlerimden birini sizlerle paylaşayım. <br /><br />"Hayallerin bildiklerin, hedeflerin istediklerin, aldıkların ise cesaret edebildiğin kadardır." <br /><br />Velhasıl kelam, hayatımız boyunca karşılaştığımız zorlukların üzerimizde bıraktığı etkiler ve özellikle bu etkilere karşı verdiğimiz tepkiler, hayatımızın geride kalan kısmını şekillendirmektedir. Nasıl bir hayat istiyorsak o yönde kararlar vermeli, harekete geçmeliyiz. Özlü bir sözle konuya son vereyim.. "ne ekersen onu biçersin..."<br /><br />Sağlıcakla kalın...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30990720.post-22470895051117573712010-07-01T22:55:00.004+03:002010-07-31T16:44:00.584+03:00...bir nefes<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT0YCso1xfYYevb6Q6R3G2O0VlzlDepZqfDUBIwQJ62qAlXK7crjUeqUyUDK0Vr3qOTo687HUEZ54dfEW63CqHIEE6TGWa1uxvoqpAurkHSxlhqjMY0Qus2sfOUS-4cyln2w_xGw/s1600/sigara.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 190px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT0YCso1xfYYevb6Q6R3G2O0VlzlDepZqfDUBIwQJ62qAlXK7crjUeqUyUDK0Vr3qOTo687HUEZ54dfEW63CqHIEE6TGWa1uxvoqpAurkHSxlhqjMY0Qus2sfOUS-4cyln2w_xGw/s200/sigara.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5489029416273627554" /></a><br />Bir nefes... <br />bir nefes daha aldım hayattan, <br />bir nefes daha yaklaştım ölüme, <br />bir nefes daha aldım, kattım ölümü önüme, <br />gittiği yere kadar... <br />bir nefes var sonuma...Sedat Sözenhttp://www.blogger.com/profile/11086795491448869477noreply@blogger.com0