10 Kasım 2014

Zaman

Hayatımız boyunca sürekli olarak belirli bir plana bağlı olarak yaşamışızdır. Aslında tek bir plan da değildir. Planlar ağı diyebiliriz. Bu planlar, karar alıcılar tarafından hazırlanmış, tüm toplumun uyum sağlamaya çalıştığı, benimsediği planlardır ki, planın dışına çıktığın anda insanların sana bakışları değişir. Çok genel ifadeler kullandım haklısınız. Netleştireyim. Benim zamanımda 7 yaşında ilkokula başlanırdı. 8 yaşında başlarsan geç kalmış sayılırdın. Hiç sınıfta kalmadan üniversite de okursan 22 yaşında eğitim hayatını tamamlamış olurdun. Ha unutmadan 20 yaşında da askere gidilirdi. Bir şekilde, okulu ve askerliği belirli bir plan çerçevesinde tamamlamış olman gerekiyordu. Bu planın dışına çıktığında geç kalmış oluyoruz. Neye mi? Tabi ki hayata. Peki bunu kim belirliyor. Kime ve neye göre geç kalıyoruz. Kime; karar alıcılara, dolayısıyla topluma, neye göre, mevcut plana.

Şu anda 34 yaşındayım. Cahit Sıtkı'ya göre yolun yarısına bir şey kalmadı. Bana biçilmiş planın neresindeyim. Çok mu geç kaldım acaba. Çok mu ötesindeyim. Çoktan evlenip çoluk çocuğa karışmalıydım değil mi? Belki de okul sıralarında dirsek çürüttüğüm bir çok arkadaşım gibi iyi bir kariyere sahip olmalıydım. Belki altımda bir arabam yada kredi ile almış olduğum bir evim olmalıydı. Aslında genel olarak toplumun belli bir yaş ve eğitim seviyesindeki insanlardan beklentileri bu yönde. Mevcut plan böyle olması gerektiğini söylüyor. Şu anda bulunduğum yerden baktığımda bu planın yakınından dahi geçmiyorum.

En başından beri bu planlar ağına o kadar bağlanmışız ki, tüm kararlarımızı o belirliyor. Hayatımızı şekillendiriyor.

Sonra düşünüyorum. 35 için yolun yarısı diyen Cahit Sıtkı 46 yaşında hayata gözlerini yummuş. Demek ki onun için 35 yolun yarısı değilmiş. Peki benim için yolun yarısı neresi acaba? Daha doğrusu yolun sonu neresi? 35 yaşımı göreceğim garanti mi? Değil. Belki yaradan tarafından bana biçilen ömür 34 senedir. Belki de 94 sene. Kim bilir. Peki bu bilinmezlik içinde neye yetişmeye çalışıyoruz. Neden bu koşturmacanın içinde sıkışıp kalıyoruz. Neden toplumun bizden beklentilerini karşılamak zorunda kalıyoruz. Neden? Sanırım bu akşam Nirvanaya erdim. Mevcut planın bana göre olmadığını anladım. Benim de kendi planlarım vardı. Toplumun planlarına uymayan planlar. Alakası dahi olmayan planlar. Yolun neresindeyim bilmiyorum ama harekete geçmenin zamanı geldi. Kime ve neye göre mi? Tabii ki bana ve planıma göre.